“Salya sümük ağlama hakkınız yok!”

Konu, 'Türkiye'den Haberler' kısmında yusuf121 tarafından paylaşıldı.

  1. yusuf121
    Offline

    yusuf121 Aktif Üye Üye

    Kayıt:
    24 Kasım 2010
    Mesajlar:
    170
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    ist

    Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. !



    Bakan Bağış'tan CHP'nin “sokağa dökülürüz” sözlerine zehir zemberek cevap.

    CHP'nin geçtiğimiz günlerde Mısır ve Tunus'ta yaşananları örnek göstererek söylediği “Biz de sokağa dökülürüz” sözlerine en sert yanıt AB'den Sorumlu Bakan ve Başmüzakereci Egemen Bağış'tan geldi.Bağış, “Mısır halkı, CHP zihniyetine karşı ayaklanıyor. Demokratik yarışı kaybedip sonra da salya sümük ağlama hakkınız yok. Demokraside ayaklanmaya davet eşkıyalıktır” dedi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Newsweek makalesinde yazdığı Avrupa Birliği'ne (AB) gönderdiği “Türkiye artık Avrupa'nın kapısında yalvaran ülke değil. Avrupa'nın güçlü adamı” mesajının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, “Tek alternatif Avrupa değil” sözleri dikkatlerin, bir süredir sükûnetin hakim sürdüğü Türkiye-AB ilişkilerine çevrilmesine neden oldu. Bu iki mesajın üzerine bir de Başmüzakereci Bağış'ın bir konferansta söylediği “Eğer Türkiye ile ilişkilerin fişini çekmek istiyorsa, buyursun AB çeksin” sözleri eklenince akıllara bir anda “Türkiye-AB ilişkilerinde bir fay hattı mı oynuyor. İlişkiler yeni bir sürece mi giriyor” sorusu geldi.
    Ortadoğu'da yaşananların da Türkiye'nin gündeminde çok büyük bir yer kapladığı bugün AB'den Sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB ile ilişkiler ve Türkiye'nin yakın coğrafyasında yaşananlara ilişkin yaklaşımlarını HABERTURK.COM Ekonomi Müdürü Barış Erkaya'ya anlattı...

    “MISIR'DAKİLER CHP ZİHNİYETİNE KARŞI AYAKLANIYOR"
    CHP'nin Mısır ve Tunus'ta yaşananları örnek göstererek “Biz de sokağa dökülürüz” çıkışına
    çok sert yanıt veren Bağış, “CHP ve köşe kalemlerinin iddiası var. 'Mısır’dakiler halk. Biz de sokaklara dökülürüz' diyorlar.
    Burada Türkiye’dekilerin dikkatli olması gerekiyor. Türkiye Mısır ya da Tunus değil. Türkiye’de Mısır ya da Tunus diktatoryası değil, halkoyunun iktidarı var. Tunus ve Mısır’da ayaklananlar CHP zihniyetine karşı ayaklanıyor. Türkiye o süreci seçimle aştı. AK Parti iktidara geldi. Türkiye’de halk çoğunluğunun demokratik iktidarı var.
    Demokrasilerde sokak ayaklanması olmaz. Eşkıyalık olur. Demokrasiye karşı ayaklanamazsınız. Demokrasiye karşı ayaklanma olmaz. Demokrasiye karşı suç işleme olur.
    Seçime girip, seçimi kaybedip sonra “Ben bu sistemi beğenmiyorum” diye salya sümük ağlama hakkınız yok.

    “MUHALEFET EN BAŞTA KENDİSİ NEFESSİZ KALIR”
    Demokrasi yalnızca sizin çocukların kazanması halinde tanıyacağınız, kanamazlarsa reddedeceğiniz bir oyun değildir. Demokratik yarışı kaybedip sonra da sokaklara çıkmak isteyenler için sokaklar yürümekle aşınmaz.
    Türkiye Kopenhag kriterlerinde bir temel kurdu. Eksikleri hızla giderip tam AB düzeyine geçmeye kararlıyız.
    İleri demokraside kararlıyız. AB’ye aday bir ülkede sokak ayaklanması konuşmak, tabii ki eşkıyalıktır. AB’den Sorumlu Bakan olarak bunu ülkeme hakaret sayarım. Ülkeme de ne içeriden ne de dışarıdan kimseye laf söyletmem, hakaret ettirmem. Muhalefet partisi varlık nedeni olan ortamı zehirlemeye çalışırsa en önce kendi zarar görür. En başta kendileri nefessiz kalır” diyor.

    “FİŞ ÇEKME” MESAJI BİR STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ Mİ?
    Bağış'ın hâlâ gündemde olan Avrupa Birliği'ne “Fişi siz çekin. Biz çekmeyiz. Bu zevki size bırakırız” sözlerine geliyor konu. Başbakan Erdoğan'ın Newsweek makalesi, Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamaları ve “fiş çekme” mesajlarının AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sürece girildiğinin ve bir strateji değişikliğinin işareti olup olmadığını soruyoruz.

    Başbakan Erdoğan'ın Newsweek makalesinde de Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin altında Avrupalılar’a çok net bir mesaj olduğuna dikkat çekiyor Bağış: Ben de ilk defa söylemedim aslında bunları. Fiş çekme tabiri belki ilk defa kullanıldı ama daha önce de havlu atmaktan bahsettik, trenin raydan çıkmasından bahsettik, masadan kalkmaktan bahsettik. Bunların hepsi stratejik gücün farkına varılmasıyla ilgili sözler.

    Bugünkü Türkiye'nin 1959 yılında ilk başvuruyu yapan, 1963’te Ankara anlaşmasını imzalayan Türkiye olmadığını söyleyen Bağış, “O günkü Türkiye kişi başına düşen geliri 400 dolar, yıllık turizm geliri 9 milyon dolar, toplam üniversite sayısı ise 14 olan bir Türkiye.
    Bugünkü Türkiye ise kişi başına düşen geliri 11 bin doların üzerine çıkmış, turizm gelirleri TÜİK verilerine göre 21 milyar dolar, daha kapsamlı analizlere göre 30 milyar doların üzerinde, üniversite sayısı ise 156 olan bir Türkiye” diyor.

    Cumhuriyet tarihi boyunca 6 bin 100 kilometre yol yapmış olan devlet son sekiz yılda bunun üzerine 12 bin 500 kilometre yeni yol ve otoban yaptığını hatırlatan Bağış, bu altyapı yatırımı için AB fonlarından tek kuruş dahi alınmadığına dikkat çekiyor. Buna karşılık aynı dönemde Polonya AB fonlarından altyapı projeleri için 80 milyar Euro almış. Ama Türkiye'nin yarısı kadar bile altyapı gerçekleştirmemiş.

    “27'Yİ BULSUN FİŞİ ÇEKSİNLER, BULAMIYORLARSA SUSSUNLAR”
    Bağış, “Yani biz Avrupalılar’a diyoruz ki, 'Biz sizsiz de başarabiliyoruz. Sizinle birlikte daha da fazlasını da başarabiliriz. Üyelik durumunda sizin birçok sorununuzu çözebilecek potansiyele sahip olduğumuzun farkındayız. Bu ilişki bir 'kazan-kazan' üzerine kurulu. Ve 52 yıllık bu süreçte Türkiye’ye verilen sözleri tutmak sizin boynunuzun borcu. Siz eğer bu noktadan sonra bir ‘fişi çekme’ arzusundaysanız o fişi biz çekmeyeceğiz. Buyrun siz çekin.
    Türkiye’yle müzakerelerin başlaması kararı bir oybirliği gerektiriyordu. Bütün üye ülkelerin oybirliği ile başlamış bir süreç var. Bulun 27’yi fişi siz çekin. Bulamıyorsanız artık susun ve engelleri kaldırın. Siyasi engellerle bu süreç tıkanıyor. Engelleri kaldırsalar bugün açılmış 13 fasıl sayısını üç ayda 29’a çıkarabilecek altyapı hazırlığımız hazır.
    Kapanmış fasıl sayısını 1’den 13’e çıkarabilecek hazırlığımız tamamlanmış durumda. Bu yaklaşım tarzınızı da Türk milleti kabul etmiyor. Ne iktidarı ne muhalefeti. Bu konuda da Türkiye tek yumruk. Bu süreci başlatıp bugüne getiren ve bugünden sonra tam üyeliğe varıncaya kadar ter dökecek olan herkesin bu süreçte mesuliyeti var. Ama AB üyesi ülkelerin de mesuliyeti var. Onların da üzerine düşeni yapması gerekir” diyor.

    TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ FİŞİ ÇEKİLECEK HASTA DURUMUNDA MI?
    Peki Bağış, burada kullanılan fişi çekmek sözcüğünü özellikle mi seçti?
    “Fişi çekmek” sözü genellikle Türkçe’de yaşam destek ünitesinde yaşatılan koma durumundaki hastalar için kullanılıyor. Türkiye-AB ilişkileri bu durumda mı?

    Bağış Türkiye-AB ilişkilerinin koma durumunda kesinlikle olmadığını belirterek bu tabiri kullanmasına neden olan olayı şöyle anlatıyor: Orada aslında soruya cevaben o tabir kullanıldı. “Türkiye AB ile ilişkilerinde fişi çekme noktasında mı?” diye bir soru geldi konferanstaki yabancı bir dinleyiciden.
    Ben de “hayır” dedim. “Böyle bir noktada değiliz. Ama Avrupa’da fişi çekmek isteyen varsa, buyursun çeksin. Biz o zevki size bırakırız” dedim.

    “TÜRKİYE SIHHATLİ, SIHHATİ ŞÜPHELİ OLAN AVRUPA”
    Aslında Türkçe tabirindeki fişi çekme anlamıyla orada kullandığımız anlam aynı olmamakla birlikte, bugün o ****foru kullanacak olursak hasta durumunda olan, fiş çekme endişesi taşıyacak olan taraf Türkiye değil. Hangi açıdan bakarsanız bakın. Ekonomik parametrelerine bakın, demokratikleşme hızına bakın, insan haklarındaki artışa bakın, bireylerin ekonomik gücünün artışına bakın, ifade özgürlüğünde gelinen noktaya bakın, Türkiye’nin sıhhatinden kimsenin endişesi yok.
    Ama Avrupa’nı sıhhatiyle ilgili çok kişinin endişesi var. O nedenle Avrupalılar biraz onu düşünsün.

    BU ÇIKIŞ AVRUPA'DA YANSIMASINI NASIL BULDU?
    Başbakan Erdoğan, sonra Cumhurbaşkanı Gül ve ardından Başmüzakereci Bağış'ın Avrupa'ya bu sert mesajları aslında hemen Avrupa içerisindeki yansımasını buldu.
    EU Observer'da yer alan bir haberde “AB yetkilileri kişisel olarak Bağış’ın söylemini müzakere taktiği olarak görüyor. Bir komisyon yetkilisi, 'Türklerle her görüşmenizde, karşınızda üzerinizde hâkimiyet kurmaya çalışan biri olduğunu hissediyorsunuz' diyor” ifadeleri yer alıyor..


    “AB, ORTADOĞU'DAN DERS ÇIKARMALI, ÖTEKİLEŞTİRMENİN SONUÇLARINI GÖRMELİ”
    Ortadoğu'da yaşananların AB-Türkiye müzakere süreci açısından önemini soruyoruz Bağış'a.
    “Ortadoğu’da önemli olaylar yaşanıyor. Bu olaylardan AB üyelerinin de kendi derslerini çıkarması gerekir. Hoşgörüsüzlüğün, ayrımcılığın, ırkçılığın, ötekileştirmenin nelere yol açabileceğini Avrupalılar’ın görmesi gerekir” diye yanıtlıyor Bağış ve ekliyor “Ortadoğu’da yaşananlardan gerekli dersleri çıkararak bugüne kadar yaptıkları hataları telafi için hızlanacaklarına inanıyorum.”

    AB'nin kendini batıdan bir şekilde kopmuş hisseden, izole edilmiş hisseden, ötekileştirilmiş hisseden 3.5 milyar insanlık alemine, AB’nin verebileceği en doğru mesajın Türkiye’nin üyelik mesajı olduğunu savunan Bağış, bu 3.5 milyarın içerisine Hindistan, Çin ve diğer İslam ülkelerini de dahil ediyor.
    Türkiye'nin doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi olduğunu söyleyen Bağış “Türkiye AB üyesi olduğu gün AB’nin, Hıristiyan Kulübü olma görüntüsü değişecek” diyor.

    Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne bu türden katkılarını AB üyesi ülkelerin vatandaşlarına göstermek için girişimleri de hızlandırdıklarını söyleyen Bağış, “Bu sabah THY ile yeni bir protokol imzaladık. Bütün THY uçuşlarında Türkiye’nin AB sürecinin önemini anlatan, Türkiye’nin AB’ye katkılarını anlatan bilgiler içeren broşürler dağıtılacak.
    Öte yandan kendi vatandaşımızı da AB süreciyle ilgili de eğitmek durumundayız. Metro firmasıyla anlaşma yaptık. Bütün Metro otobüslerinde benzer broşürler dağıtılıyor. TV kanallarında halkı eğitici ve bilgilendirici spotlar yayınlanıyor. Avrupa’nın farklı yerlerinde farklı etkinlikler gerçekleştiriyoruz” diyor.

    “RUMLAR MÜTTEFİK TÜRKİYE'NİN ÖNEMİNİN ANLAMAYA BAŞLADI”
    Türkiye'nin üyelik sürecinin önünde olan veya çıkarılan belki birçok engel var fakat bu düğümlerin hepsini çözebilecek olan en önemli düğüm Kıbrıs meselesi. “Kıbrıs’taki sorunlar çözülmeden Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye üye alınması konusunda hata yaptıklarını itiraf ettiler defalarca. Ama şimdi o hatanın yarattığı sıkıntılarla uğraşıyorlar. Onu çözmeye çalışıyorlar” diyen Bağış, Türkiye’nin AB sürecinin Türk veya Rum farkı olmadan tüm Kıbrıslılar için, en önemli güvenlik poliçesi olduğunu, tepesinde 70 milyon genç dinamik nüfus ve Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip bir ülke olan 600 bin kişilik bir Rum nüfusu için bu durumun endişe verici olduğunu söylüyor.

    Bağış şöyle devam ediyor: Ama aynı kulüpte müttefik olmak, Kıbrıs için çok önemli bir huzur kaynağıdır. Bunun Rumlar da yavaş yavaş farkına varmaya başladılar. Ama onların ortaya koyduğu şımarık tavırların arkasında onlara cesaret veren başka güçlerin olduğu intibasını hissediyoruz. Onların arkasındaki koca koca ülkelerin de Kıbrıs gibi güzel bir adanın arkasına saklanma komedisine son vermeleri gerekir.

    Habertürk
     

Sayfayı Paylaş