Hadisin Kısımları

Konu, 'Dinlerimiz' kısmında modokol tarafından paylaşıldı.

  1. modokol
    Offline

    modokol Süper Üye Üye

    Kayıt:
    13 Şubat 2007
    Mesajlar:
    1.584
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    ĭکTąиβuL;)
    Hadisin Kısımları

    Sünnet ve Hadisin eş anlamlısı olan haber, takip ettiği yol itibarı ile "Mütevatir Haber" ve "Ahad Haber" olmak üzere iki kısma ayrılır:
    A- Mütevatir Haber; aşağıdaki dört hususu kendinde toplayan habere denir.
    1. Belirli bir sayı ile sınırlandırılmaksızın ravi sayısının bir topluluk meydana getirmesi gerekir. Topluluk sayısı olarak kabul edilen her adet diğer şartları bulundurduğunda Mütevatir sayılır.
    2. Adeten yalan üzerinde birleşmeleri imkânsız olmalıdır. Şahısların ve bölgelerin değişmesi ile bunlarda değişir. Ali b. Ebi Talib gibi beş kişi, Mütevatir Haber için yeterlidir. Fakat onun dışındaki beş kişi ise yeterli olmayabilir. Çeşitli beldelerden bir araya gelmeyen beş kişinin verdiği haber, Mütevatir Haber için bazen yeterli olabilir. Ancak aynı beldede olup da bir araya gelmeyen onlar kadar bir topluluğun haberi çoğu kez yeterli olmaz.
    3. Adeten bir araya geldiklerinde yalan üzerinde ittifak etmeleri muhal/imkansız olan bir topluluğun başından sonuna kadar rivayet etmeleri gerekir. Rivayet tabakalarının her birinde yukarıda saydığımız şartların ikisi de tahakkuk etmezse Mütevatir sayılmaz.
    4. İsnad edilen; yalnızca akıl ile sabit olmayıp, işitme ve diğer duyu organlarından birinden histe son bulmalıdır. Çünkü insad edilen hisse dayanmadığı zaman yalnızca aklın hata etmesi mümkündür, zira o yakin/kesinlik ifade etmez.
    Mütevatir Haberin hükmü:
    Mütevatir Haber yüzde yüz kesinlik ifade eder. Reddine hiçbir şekilde imkân vermeyecek ölçüde insanı kabule mecbur kılar. Mütevatir Haber ancak bir zorunluluktur. Çünkü incelemeye, araştırmaya muhtaç değildir. Yani Mütevatir Haber yakin/kesinlik ifade eder. Mütevatir Haber iki kısma ayrılır:
    a- Lafızlarıyla Mütevatir:
    من كذب على متعمدا فليتبوأ مقعده من النار "Bile bile bana yalan isnad eden kimse cehennemdeki yerini hazırlasın."[1] Hadisi, mestler üzerine mesh'e cevaz veren Hadis, havz Hadisi, şefaat Hadisi ve namazda elleri kaldırma Hadisi gibi Hadisler, lafızlarıyla Mütevatir Hadise örnektirler.
    2- Manasıyla Mütevatir:
    Sabah namazının Sünnetinin iki rekât olması gibi çeşitli konularda bir iş üzerinde nakilcilerin ittifak ettikleri Hadislere denir. Bu türden Mütevatir Hadisler mevcuttur.
    Tevatüre bakışlarında ve tevatür şartlarındaki ihtilaflar nedeniyle her ne kadar âlimler sayılarında ihtilaf etmişlerse de pek çok sayıda Mütevatir Hadis rivayet edilmiştir.
    B- Ahad Haber ise; ravilerin sayısı tevatür derecesine ulaşmamış haberlere denir. Ravilerinin sayısının bir veya dört olması fark etmez. Yani Mütevatir Hadis için şart koşulan dört şarttan birisi bulunmayan rivayetlerdir.
    Ravilerinin sayısı açısından Ahad Haber üç kısma ayrılır:
    1. Garib Hadis: Hadisi toplayanlardan bir ravinin yalnız kalması. Yani ravinin rivayetin herhangi bir yerinde yalnız kalmasıdır. Garib Hadis de kendi içinde iki kısma ayrılır:
    - Yalnızca isnad açısından Garib Hadis,
    - Hem isnad hem de metin yönünden Garib Hadis.
    Sadece metin yönünden Garib Hadis yoktur. Hem metin hem de isnad yönünden Garib Hadis, bir kişinin rivayet zincirinde yalnız kalmasıdır. Köle satışını ve bağışını yasaklayan Hadis buna örnektir.[2] Sadece sened yönünden Garib Hadis ise, Sahabelerden bir cemaatın metniyle rivayet ettiği, başka bir ravinin o Hadisi bir başka Sahabeden rivayetinde yalnız kaldığı Hadistir:
    الكافر يأكل في سبعة أمعاء والمؤمن يأكل في معي واحد “Kafir yedi barsağa yer, mü’min bir tek barsağa yer.”[3] hadisi buna örnektir.
    2- Aziz: Birden çok dörtten az sayıda ravinin yani bir mertebede olsa bile iki veya üç kişinin rivayet ettiği Hadisler. Az sayıda olmasından dolayı “Aziz”diye isimlendirilmiştir.
    3- Meşhur: Mütevatir seviyesine ulaşmayan üçten fazla kişinin rivayet ettiği Hadistir. Dillerde şöhret bulması ve durumu açık olduğu için “Meşhur” diye isimlendirilmiştir. Senedi olsa da olmasa da durum değişmez. Aynı zamanda buna “Müstefiz”/yayılan da denir.
    Meşhur Hadis iki kısma ayrılır:
    1. Hadisçiler arasında meşhur olan,
    2. Bütün insanlar arasında meşhur olan.
    Enes Radıyallahu Anhum’un şu Hadisi birinci türdendir: أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَنَتَ شَهْرًا يَدْعُو عَلَى رِعْلٍ وَذَكْوَانَ "Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem bir ay boyunca Ra'l ve Zekvan'a beddua ederek kunut yaptı."[4]
    Şu Hadisi ise ikinci türe örnektir; الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ "Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir."[5]
    İnsanlar arasında meşhur olanların hepsi Sahih değildir. İnsanlar arasında meşhur olup da aslı olmayan veya tamamen uydurma olan Hadisler de vardır.
    يوم صومكم يوم نحركم "Oruca başladığınız gün ile kurban bayramınız aynı gündür." gibi halk arasında dönüp dolaşan fakat asla aslı olmayan çok Hadisler vardır.
    İster Garib olsun, ister Aziz olsun isterse Meşhur olsun Ahad Habere ait isnadın da bir sonu vardır. Senedin sonu ya Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem'de, ya Sahabede ya da Tabiinde son bulur. Sened son bulduğu yere göre üç kısma ayrılır.
    1- Merfu': Söz, fiil, takrir veya vasıf olarak hassaten Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem'e izafe olunan/bağlanan habere Merfu’ Hadis denir. Hadisi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'e isnad edenin bir Sahabi, bir Tabii veya onlardan sonra gelen birinin olması arasında fark yoktur.
    -"Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in hayatında “şöyle yapıyorduk", “öyle diyorduk”, "o namazdaydı","bizimle beraberdi", "biz şöyle yapmakta bir sakınca görmüyorduk", "yapıyorlardı", "diyorlardı" veya"Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in hayatında şöyle denilirdi." gibi Sahabe sözü de Merfu Hadis sayılır.
    Yine;"şöyle yapmakla emrolunduk", "şöyle yapmaktan men edildik" veya "şöyle yapmak Sünnettendir." gibi Sahabe sözleri Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem'e izafe edilmemiş olsa bile Merfu Hadisten sayılır. Çünkü bu tür ifadeler Resulullah'ın takririne delalet eder.
    Aynı şekilde Enes Radıyallahu Anhum’un; "Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem'in kapısına tırnakla vurularak çalınırdı."[6]
    -"Bilal, ezanı ikişer defa tekrarlamakla, kamette ise birer defa tekrarlamakla emir olundu."[7] Hadisleri Merfu Hadis sayılır.
    Nuzül sebebi olarak belirtildiği takdirde Sahabenin Kur'an tefsiri de Merfu’ Hadis sayılır. Amma bunun dışındaki Sahabe tefsiri Merfu Hadis sayılmaz. Çünkü Sahabeler, Kur'an tefsirinde birçok ictihadta bulundular ve ihtilaf ettiler. Aynı şekilde onlardan birçoğunun Ehli Kitaptan İsrailiyat rivayet ettiklerini görmekteyiz. Bu nedenle onların Kur'an tefsirleri Merfu’ Hadis sayılmaz.
    2. Mevkuf: Sahabeden söz ve fiil olarak rivayet edilenlere denir. Yalnızca Sahabeye aittir. İsnadı bazen muttasıl/kesintisiz olabilir bazen de olmaz. Fakihlerin ve muhaddislerin birçoğu Mevkuf Hadisi “Eser” olarak da isimlendirmişlerdir.
    Mevkuf Hadis hüccet sayılmaz. Çünkü Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
    وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا "Resul size ne verdiyse onu alın sizi neden alıkoyduysa onu da bırakın."[8] Resulün getirdiklerinin dışındakileri almayınız mefhumu, Mevkuf Hadisi de kapsar. Bu nedenle de Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in dışında herhangi bir kimseye ait söz ve fiil hüccet olamaz.
    Mevkuf Hadisi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'e izafe etmek helal olmaz. Çünkü bu bir zan değil ihtimaldir. İhtimale ise itibar edilmez.
    3. Maktu’: Maktu’ Hadis, münkati’den/kesintiliden farklıdır. Söz ve fiil olarak Tabiine ait davranışlara Maktu’ Hadis denir. Maktu’ Hadis delil sayılmaz. Mevkuf'dan daha zayıftır.

    [1] Müslim

    [2] Buhari Ibn Ömer’den rivayet etmiştir.

    [3] (Tirmizi, Ebu Musa El-Eşarî yoluyla rivayet etmiştir.)

    [4] Buhari, Cihâd ve’s-Seyr, 2836; Ahmed b. Hanbel, Bakî Müs. Mukessirîn, 13227

    [5] Buhari, İmân, 9; Müslim, İmân, 85; Tirmizi, İmân, 2551; Nesei, İmân, 4910; Ebu Davud, Cihâd, 2122; Ahmed b. Hanbel, Müs. Mukessirîn, 6228; Daremi, Rekâk, 2600

    [6] Bezzâr

    [7] Müslim, Salâh, 569; Tirmizi, Salâh, 178; Ebu Davud, Salâh, 428; İbni Mace, Ezân ve’s-Seneti fîhi, 722; Daremi, Salâh, 1168

    [8] Haşr: 7

    alıntı.
     

Sayfayı Paylaş